Türk Hava Yolları Teknik A.Ş., havacılık sektöründe tarihi bir iş birliğine imza atarak uçak motoru devi Rolls-Royce ile stratejik bir anlaşma gerçekleştirdi. Bu anlaşma kapsamında İstanbul Havalimanı yerleşkesinde, son teknolojiye sahip lisanslı bir uçak motor bakım tesisi kurulacak. Tesis, yalnızca Türk Hava Yolları filosuna değil, Rolls-Royce’un küresel havayolu müşterilerine de hizmet verecek.
2027’de Açılıyor, 1000 Kişilik İstihdam Sağlayacak
Tam donanımlı şekilde 2027 yılında faaliyete geçmesi planlanan bakım merkezi, yılda 200 motor kapasitesiyle çalışacak ve 1000 kişiye doğrudan istihdam sağlayacak. Merkez, Airbus A350 ve Airbus A330neo modellerinde kullanılan Trent XWB-97, Trent XWB-84 ve Trent 7000 motorlarının bakım ve onarımını gerçekleştirecek. Böylece, Türk Hava Yolları Teknik A.Ş., sadece yerel değil küresel pazarda da bakım-onarım (MRO) alanında kritik bir konum kazanacak.
700 Milyon Dolarlık İhracat Katkısı Bekleniyor
Yeni tesisin, Türk Hava Yolları Teknik A.Ş.’nin gelirlerini yaklaşık %30 oranında artırması ve Türkiye ekonomisine yıllık ortalama 700 milyon dolarlık ihracat katkısı sağlaması öngörülüyor. Proje tamamlandığında, bu merkez yalnızca Türkiye’nin değil, Avrupa’nın da en büyük Rolls-Royce yetkili bakım tesisi olacak.
Rolls-Royce ve THY Teknik’ten Güçlü Mesajlar
THY Teknik A.Ş. Yönetim Kurulu ve İcra Komitesi Başkanı Prof. Dr. Ahmet Bolat, bu stratejik iş birliğini değerlendirerek, “Rolls-Royce’un küresel deneyimi ile motor bakım operasyonlarımızı ileriye taşıyacağız. Yeni tesisimizle birlikte değişen sektör ihtiyaçlarına cevap verebilecek kapasiteye ulaşacağız” dedi.
Rolls-Royce Sivil Havacılık Başkanı Rob Watson ise anlaşmanın, şirketin 2030 yılına kadar küresel bakım kapasitesini artırma hedefinde önemli bir adım olduğunu belirtti. Watson, “THY Teknik’in Trent motor ağına dahil edilmesi, Türk Hava Yolları ile güçlü iş birliğimizi pekiştirecek ve küresel bakım ağımıza stratejik bir katkı sağlayacaktır” ifadelerini kullandı.
Bu büyük çaplı iş birliği, sadece havacılık alanında değil, aynı zamanda Türkiye’nin yüksek teknolojiye dayalı üretim ve ihracat hedeflerine de önemli bir ivme kazandırması bakımından dikkat çekiyor.